"İhracatta en kıymetli katma değer, perakende marjıdır" - Özhan EREM

Haberin tarihi: 13.01.2020 15:01:50

Yurt dışında kendi perakende raflarımıza sahip olalım, ihracatımızı da direk kendi raflarımıza yapalım… Yurt dışı tüketicisiyle buluşabilecek, standart, kalite ve evsaftaki her ürünümüz için bulunmaz bir perakende satış fırsatı yaratalım… Üreticilerimizi, dünya standartlarında ürün üretmeleri ve paketlemeleri için teşvik edelim.

Konu ihracat olunca son yılların en moda iki söylemi şöyle; “Yurt dışında markalaşmalıyız”, “Katma değerli ürün üretip ihraç etmeliyiz”… 

İki söylem de kendi içinde tutarlı gözükse de, bunun geleneksel küresel ticari çarkların içinde gerçekleşmesi çok zor ve maliyetli… İhracata yönelik onca devlet desteği, teşvik ve masrafa karşın, dış pazarların dağıtım kanalı dinamikleri sebebiyle ihracat hamlelerimiz başarısızlık hikâyeleriyle dolu!

Yurt dışında bir ürünü perakende rafına sokabilmek için, uluslararası rekabetin en yoğun yaşandığı, aracı/satın almacı tarafının, yani Dağıtım Kanalı’nın eleğinden geçebilmek çok zor, kalıcı olabilmek daha da zor. 

Peki, ne yapalım? 
Yurt dışında kendi perakende raflarımıza sahip olalım, ihracatımızı da direk kendi raflarımıza yapalım… Tüketiciyle buluşabilecek kalite ve evsaftaki her ürünümüz için bulunmaz bir perakende satış fırsat yaratalım… İç pazarda bunalan üreticileri, tüccarları hem cesaretlendirelim, hem de dünya standartlarında ürün üretmeleri için teşvik edelim.

Nasıl yapalım?
Bazı kritik coğrafyalarda perakende zincirlerini, alışveriş merkezlerini satın alalım, ya da büyük ortak olalım…

Bazı ülkelerde ise kendi markamızla kendi perakende zincirlerimizi, alışveriş merkezlerimizi kuralım… 

Mesela; Cumhurbaşkanımızın iki uçak dolusu iş adamıyla gittiği, gidebildiği ve iyi karşılandığı ülkelerde, adlı adınca “Turkish Town”lar (Türk Mahalleleri) kuralım.

Afrika ülkeleri, Kore, Malezya, Türk Cumhuriyetleri ve Qatar ilk planda pilot uygulama alanlarımız olsun, öncelikle Buralarda kuralım Türk Mahallelerini…

Turkish Town’lar, (Türk Mahalleleri) açık ve kapalı alışveriş merkezi hüviyetinde, Hazır giyimden ayakkabıya, ev tekstilinden mobilyaya, restoranlardan fast food zincirlerimize kadar güzel bir shop mix ile markalarımızın yer alacağı biçimde inşa edilsin… Her Turkish Town’ın içinde ise, yine raflarını ağırlıklı olarak Türk menşeli ürünlerle dolduracağımız, “raf’a ihracat” kavramının vücut bulacağı birer adet süpermarket açılsın… Lojistik tarafında ise, her bölgede firmalarımızın asgari stoklarını barındıran devasa bir depomuz olsun… E-ticareti de bu depolardan yönlendirelim… Bu depoların önünde ise birer adet “Gros Market- Cash&Carry” açalım ki yerel perakendeciler de buralardan alışveriş yapabilsin. 

Parayı nereden bulalım?
“Raf’a İhracat” projesine “devletimizin” önemli bir sermayeyle katılması ile başlayıp, reel sektöre ve halka yayılacak geniş tabanlı bir “girişim sermayesi yatırım ortaklığı” ile Cumhuriyet tarihimizin en büyük sermaye oluşumunu sağlayalım… 

Bu girişim mutlaka; Cumhurbaşkanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı himayelerinde, Türkiye İhracatçılar Meclisi TİM çatısı altında başlatılmalıdır…

Devletimizin, SPK’nın, Odalarımızın, Borsalarımızın, İhracatla ilgili STK’ların, markalarımızın, ilgili derneklerimizin sahip çıkmaları, çağdaş ve namuslu üreticilerin dünya standartlarında ürün üretmeleri halinde bu iş mutlaka başarılı olacaktır… 

“Raf’a İhracat” projemiz, Türkiye’yi ihracatta dünya sıralamasına sokacağı gibi, Dünya’da perakende devi bir ülke olarak anılacağız… Zaten proje bahsettiğim boyutlara ulaştığı noktada bizim raflarımızda yer alan Türk Malı ürünleri alıp satmak isteyen o ülkelerin dağıtım kanalı da kapımızda sıra olacak! Bu halimizle giremediğimiz, girmekte zorlandığımız dış pazarların kapıları bize ardına kadar açılacak.

Sözün özü; “İhracatta en kıymetli katma değer perakende marjıdır” ve ihracatta Türkiye'nin önünü açacak modeldir “RAF’A İHRACAT”.

M.Özhan Erem