Başarılı girişimci olmanın altın kuralları

Haberin tarihi: 26.11.2018 11:11:05

Girişimcilik alanında Türkiye’nin önemli akademisyenlerinden, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Oğuzhan Aygören girişimci ve yatırımcılar için riskleri azaltan, belirsizlikleri gideren taktikler önerdi. İşte ayrıntılar…

ERSAN ÇIPLAK / [email protected]

ETRAFINIZA bakın. Herkesin bir iş fikrine sahip olduğunu hemen görürsünüz.  Bunlardan bazıları gerçekten süper fikirlerde olabilir. Madem öyle, neden herkes kolayca girişimci olamıyor? Çünkü tek başına fikir yeterli değil. Zorlu girişimcilik yolculuğuna çıkmadan önce bazı kuralların olduğunu bilmelisiniz. 
İlerleyen aşamalarda şirketinizi geliştirme, büyütme süreçlerine hazırlıklı olmalısınız. İşerin zora girdiği anlarda nasıl tedbirler alınmalı? Türkiye’nin başarılı ve başarısız girişim örneklerinden ne tür dersler çıkarılabilir? İşte bu ve benzeri soruları Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Oğuzhan Aygören’e sorduk…
 
Girişimci adayları büyük hayallerle yola çıkıyorlar. Elbette herkesin başarılı olması beklenemez. Size göre başarısız girişimlerde en yaygın görünen hatalar nelerdir? 
Başarısızlıkların nedenlerini şöyle sıralamak mümkün: İş fikri yetersizdir. Ekip iyi kurulmamıştır. Çoğunlukla iş modelleri rekabetçi değildir. Sermaye eksikliği vardır. Ayrıca zamanlama hatası yapmışlardır. Ancak tüm bunları doğru yaptıkları halde yine de başarısız olaylar vardır. Bu nedenle girişimci her şeyden önce temkinli yaklaşmalı. Vizyon sahibi olmalı. Başarılı olacağına inanmalı. Bütün bunların yanında iyimser olmak çok önemli. 

Aynı fikre ve eşit finansal sermayeye sahip girişimcilerden bazıları işlerini sürekli büyütürken bazıları neden zorlanıyor?
Bunun kolay bir cevabı yoktur. Ancak özellikle kaynakların sermaye ile sınırlı olmadığını ve akıllı girişimcilerin ne olursa olsun bir yol bulduğunu belirtmek gerekir. Başarı yatırımcıların girişimlerde aradıkları özellikler sorgulandığında birinci sırada proje ekibinin geldiğini görmek mümkün. Sermaye, teknoloji hatta fikrin kendisi işin başarısı söz konusu olduğunda kurucu ekipten sonra gelir. 

İdeal bir girişimci ekip profili çizmek mümkün mü? Yani başarılı girişim örneklerindeki kurucuların ortak özellikleri neler olabilir? 
Bazı girişimler tek bir kurucu ile olur. Bazıları ise kalabalık bir ekip çalışmasıyla ortaya çıkar. İster tek isterse birden fazla olsun hiç önemli değil. Sahip olunan kaynakların, yeteneklerin ve vizyonun iş fikri ile uyumlu olması çok önemli. Buna literatürde fikir-kurucu uyumu denir. 

Sanki girişimciler risk almaktan hoşlanırmış gibi genel bir kanı oluştu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Şirket ya da kişilerin girişimcilik eğilimleri risk alan, yenilikçi olmak ve proaktif olmak olarak tanımlanır. Aslında girişimciler risk almayı sevmezler. İyi girişimciler riskleri minimize eden ve belirsizlikleri gidermek için uğraşan kişilerdir. Dışardan bakan gözlemci, girişimcinin risk aldığını ve çok cesur olduğunu söyler ama iyi girişimciler zaten hazırlığını yapmıştır. Konusuna hakim ve görülmesi gerekeni gören, yapılması gerekeni yapan kişilerdir. 

Başarıya ulaşmada iş fikri mi onu uygulayacak kişinin tecrübe ya da özellikleri mi daha önemlidir?  
Evet. Fikir doğru olabilir ancak kişi doğru olmayabilir. Örneğin bir pazarlama uzmanı, tıp doktoru, otel görevlisi ya da bir makine teknisyeni daha önce hiç deneyimi olmayan bir alanda çözüm geliştirmek istediğinde yatırımcılar karşısında inandırıcılıkları ve kredibiliteleri düşüktür. Birçok yatırımcıda fikirden ziyade fikrin nasıl hayata geçirildiğini ifade eden uygulamanın önemli olduğunu söyler. Bu nedenle yeni bir fikri hayata geçirmek isteyen kişinin ilk bakması gereken yer kendi geçmişi ve uzmanlık alanı olmalıdır. 

Girişimin başarışa ulaşmasında ortaklık ya da şirket yapısı gibi unsurlar ne derece etkili olur? 
Her ikisi de önemlidir. Ne yazık ki ortaklık yapısının baştan yanlış kurulması süper fikirlerin bile ölü doğmasına neden olur. Ortaklar öncelikle birbirini tamamlayan işleri yapmalı. Zorlu girişimcilik yolculuğunda birbirlerine destek olmalılar. Ortaklar, koydukları katkı ve aldıkları risk oranında hisse sahibi olmalıdır. Ortaklar arasında güven ilişkisi olmalı ve bunun ötesinde kontrol ve teşvik mekanizmaları olmalı. İş bölümü sadece görev paylaşımıyla değil yetki ve sorumlulukları ile beraber doğru kurgulanmalıdır. Bu sayede sağlıklı ve sürdürülebilir ilişkiler kurulur. Hali hazırda iyi ilişkilerinizin olduğu arkadaşlarınız ya da yakınlarınız ile ortaklık yapmanız riskli olabilir. 

Özellikle franchise pazarında görüyoruz. Dönem dönem bazı ürün ya da hizmetler çok ilgi görüyor. O alanlara adeta girişimci akını oluyor. Burada doğru strateji ne olmalıdır? 
Trendleri moda ya da heves ile karıştırmamak gerekiyor. Bazı ürünler çok hızlı bir talebe sahip olup bir anda da bu talebi kaybedebilirler. Bu nedenle yatırım yapan bir girişimci dikkatli davranıp bu ürünün geçici heves olduğunu farkına varmazsa boşuna yatırım yapmış olur.

Riskleri minimize etmek ya da belirsizlikleri gidermeye çalışmak adına girişimcilere önerdiğiniz bir model var mıdır?
“Yapılabilirlik analizi” ve “yalın girişim yaklaşımı” faydalı olacaktır. 
Yapılabilirlik analizi büyük ölçüde pazardaki ihtiyaç ve talepler için ele alınsa da girişimcinin sahip olduğu kaynaklar, yetenekler, iş ortakları ve vizyonu da girişimcinin yapmak istediği iş ile sahip oldukları arasındaki uyumu göstermesi bakımından önemli. Yapılabilirlik analizi bu açıdan girişimci ekibin röntgenini çekmek ve gerekli müdahaleleri yapmak için gereklidir. Özellikle yatırımcılar, girişimci bir ekibi yatırım yapmaya değer bulmak üzere değerlendirirken bu derece detaylı bir analize ihtiyaç duyarlar. 
Yalın girişimcilik yaklaşımı, tüm girişimcilerin öğrenmesi, özümsemesi ve ilk andan itibaren hayata geçirmesi gereken bir bakış açısıdır. Bu sayede zaman, emek ve para kayıpları önlenebilir. Ayrıca müşterilere ulaşma yolunda hızlı bir öğrenme gerçekleştirilebilir. Günümüzde girişimcilik mega bir trend haline geldi. Bu durum belirsizliği artırıyor. Hangi işin başarılı olacağına dair öngörülebilirliği ortadan kaldırıyor. Bu nedenle yapılan her işe yalın ve sade bir şekilde, düşük maliyetli ve düşük risklerle başlamak gerekir. Bu yaklaşımın en önemli bileşenleri de hızlı öğrenme, deneme-yanılma, prototipleme ve müşteri geliştirme olarak öne çıkıyor. 

Birkaç örnek


BUTİGO 
Hatasını erken fark etti


Dikey e-ticaret sitelerin Türkiye’deki ilk örneklerinden biri olan Butigo, 2010’da Harun Güner ve iki ortağı tarafından kuruldu. Amaçları ünlü tasarımcıların hazırladığı özel ayakkabı ve çantaları internet üzerinden satmaktı. Hindistan’dan bin yazılımcı buldular. Site hazırlıklarına başladılar. Sitenin açılmasına daha dört ay vardı. Techcrunc’ta okudukları bir makaleden ilham alarak site henüz açılmadan bir karşılama sayfası (Landing page) yaptılar. Bu sayede sosyal medya üzerinden siteye ziyaretçi çekeceklerdi. Marka bilinirliği yaratacak ve gelenlerin e-posta adreslerini alacaklardı. Ayrıca siteye en çok arkadaşını davet eden kişiye bir yıl boyunca her ay bir ayakkabı vermeyi vaat eden bir kampanya başlattılar. Bütün bunları yaparken beklentileri siteyi açana kadar 10 bin üyeye ulaşmaktı. Bundan sonra yaşadıkları tam bir sürpriz. Sadece 10 günde 257 bin üyeye ulaştılar. Bu noktada şöyle bir hesap yaptılar. E-posta adreslerini bırakanların yüzde 1’i bile ilk gün sipariş verselerdi 2 bin 500 adet satış yapabilirlerdi. Bunun maliyeti 30-40 bin TL, satış rakamları da 70-50 bile olarak öngörüldü. Lansman günü geldi. Site canlıya alındı. İlk sipariş kaçıncı saniyede gelecek diye iddiaya girip beklemeye başladılar. Ancak beklenen olmadı. İlk gün hiç sipariş gelmedi. Birinci haftanın sonunda tek bir çanta satıldı. Sonradan o çantayı satın alanın da tedarikçinin eşi olduğunu öğrendiklerinde çoktan depresyona girmişlerdi…  

Aygören, bu örnek olaydaki başarısızlıkların nedenlerine şöyle açıklıyor: 
“İş fikrinin veya ekibin yetersizliği, iş modelinin rekabetçi olmaması, sermaye eksikliği ve zamanlama hatasını başarısızlıklarının nedenleri olarak sıralanabilirdi. Ancak Butigo isimli şirkette bunların hiç biri yok. Buna rağmen daha işin başında yok olma tehlikesi geçirdiler. Ancak Harun’un çabaları sayesinde çare; yapılabilirlik analizi ve yalın girişim metodolojisini keşfettiler.” diyor. Yeniden düzenlemeler yapıldı. ABD’den kopyalanan bu iş fikrini Türkiye’ye özgü özellikler eklenerek yerelleştirdiler. Bütün bunlar olurken Yemek Sepeti’nin kurucusu Nevzat Aydın’dan aldıkları bir davet ile Galata İş Melekleri’ne sunum yapma şansı buldular. Beğenildi ve 212 Risk Sermayesi Fonu’ndan yatırım aldılar. Hızlı bir yükselişe geçtiler. Kendine özgü bir iş modeli yaratan bu ekip 2014’te markayı, Flo Ayakkabı’ya sattılar. 


SİMİT SARAYI 
Vizyona sıkı sıkı sarılmalı


Simit Sarayı’nın Kurucusu Haluk Okutur, eğer ilk projesine devam etseydi belki şimdi birkaç pazarlama kitabı daha yazmış olacaktı. İş yapmayı kafasına koyan Okutur, bakkalların rekabet edebilmesi için bir rehber kitap hazırlamaya koyulmuş. Bunun için çok çalışmış. Gerekli her bilgiyi kitaba koyup kitabı zenginleştirmeye çabalarken, kitabın çok kalınlaşması ve bilgilerin bir kısmının geçerliğini yitirmesi ile alıcısı olmayan bir işle uğraştığını fark etmiş. Ancak bu olay kendisine insanların cebindeki en küçük paraya talip olma fikrinin gelişmesine katkı sağlamış. 
Simit Sarayı’nı kurmaya karar verdiğinde Okutur, öylesine güçlü bir vizyon oluşturmuş ki kimse onu yolundan geri çeviremedi. Tıpkı Mc Donald’s’ın hamburger ile yaptığını simit ile yapacaktı. Bunu kafasına koymuştu. Ortaklarının ısrarına rağmen Yunanistan’dan gelen satın alma teklifini hiç düşünmeden geri çevirdi. Vizyon sadece hayal kurmakla değil bir hayale sıkı sıkıya sahip çıkmakla oluyor. Simit Sarayı girişimindeki büyük başarının sırrı da bu oldu. 


CEMBER.NET
5 milyon euro’ya sattı


Her ikisi de bilgisayar mühendisi olan Çağlar Erol ve eşi Nihan Erol, insanların iş ağları içinde birbirleri ile irtibat içinde olmasının gerekliliğine inanıyorlardı. İş insanları bunu kartvizit değiştirmekle yapmak yerine çevrimiçi olarak birbirlerini ağlarına ekleyebilirler ve aralarında profesyonel ilişki geliştirebilirlerdi. Linkedin ve Xing gibi şirketler de benzer ihtiyaçlardan ortaya çıkmıştı. Ancak bunların henüz Türkiye operasyonları yoktu. 2005’te Çağlar ve Nihan Erol, Türkiye’ye özgü çevrimiçi iş ağı olan çember.net’i kurmak için çalışmaya başladılar. Aylar boyunca çalıştılar. Cember.net çok ilgi gördü. İş çevresine değer kazandı. Sadece üç yıl sonra Xing geldi, 2008’de 5 milyon euro’ya çember.net’i satın aldı.  
Bu olay doğru zaman ve hızlı olmanın en güzel örneklerinden biri. Kurucuları dünyada yaygınlaşan bu trendi hızlıca Türkiye’de marka olarak kabul ettirip karlı bir kuruluş haline getirdiler.

Oğuzhan Aygören, kimdir? 
Oğuzhan Aygören, lisans eğitimini ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Koç Üniversitesi ve London Business School’dan MBA derecesini, Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden de pazarlama alanında doktora derecesini aldı. 
Doktora sonrası araştırma için 2014’te University of California, Berkeley’de ve 2016 ‘da Stanford Üniversitesi’nde misafir akademisyen görevlerde bulunmuş. 
Halen Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. 
Boğaziçi’nde pazarlama yönetimi, e-ticaret, girişimcilik, yeni ürün tasarımı, inovasyon ve uluslararası pazarlama konularında dersler veriyor.
Aygören, yanı zamanda Boğaziçi Üniversitesi Teknopark Yönetim Kurulu Üyesi, Girişimcilik Merkezi Müdür Yardımcısı ve İnovasyon Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi görevlerini sürdürüyor.