Haberin tarihi: 2.06.2020 18:06:28
İnsan nefsi mevsimler gibidir,
Yaprak döken, hem soğuk hem de sıcak ile demlenen, dinlenen, baharlarında çiçek açan, yazlarında meyve veren ağaçlar gibidir insanlar.
Bu durum, insan varlığında her an değişime ve gelişmeye doğru bir akış olarak devam eder durur, bir döngüdür bu…
Her gelişme ve değişim öncesinde bir adım geri çekilip dinleniriz, demleniriz… Bu bazen “an”da vücut bulur bazen de kişinin fıtratına ve ortamına göre haftalar, aylar hatta yıllar sürer… Akış budur, döngüdür akış.
Sektörlerde, şirketlerde de böyledir… Atılımlar, yenilikler, sonra bir adım geri gelme, dinlenme, demlenme ve sonunda yine daha ileri…
Normal akış ve döngü budur, ancak bazen Pandemi benzeri küresel sorunlar şirketlerimizi markalarımızı birkaç adım birden geri atabilir!
İş hayatı da böyledir işte…
İnsan nasıl aklıyla doğanın doğal olanın uyumunu bozduğunda doğa buna bir türlü reaksiyon veriyorsa, iş hayatında da doğal akışı örgüyü bozmak piyasa reaksiyonlarına sebep olmaktadır.
Üretilenin tüketiciye ulaştırılmasıdır işin esası. Bu, eski çağlarda, develerle, at arabalarıyla Pazar yerlerine getirilen ürünlerin tüketici ile buluşturulması anlamına gelirken…
Sonraları, Bugünkü dağıtım kanalı yapısına kadar uzanmıştır. Araya Toptancılık, mahalli toptancılık, perakendecilik girmiş, aynı ürün üzerinden çok kişinin kazanç sağladığı bir modele dönmüştür…
Peki, bundan 300 yıl önce 500 yıl önce, ticaret modelinin, dağıtım kanalı modelinin bugünkü yapısı öngörülebilir miydi? Belki de öngörenler olmuştur!
Ticaretin temeli, olmazsa olmazı haberleşmedir…
1876 Telefonun keşfi
1840 Telgraf – Mors ile ilk mesaj
1983 Cep telefonu
1908 Türkiye’ye ilk telefonun gelişi
1911 Kadıköy ve Beyoğlu telefon santralleri açılması
1926 Atatürk’ün Emriyle ilk Otomatik telefon santralinin açılması
Telefonun keşfinin ve bugünlere gelişinin ne kadar yakın bir tarih olduğuna dikkatinizi çekerim…
Haberleşme ve iletişim adına bugün geldiğimiz noktayı şükranla karşılıyorum.
“So, we are where we are”
Yani bugün artılarıyla, eksileriyle durumumuz budur.
Peki, yarınlar bize ne getirecek?
Ama önce bir de dünya nüfusundaki katlanarak artışı da şuraya koyalım…
1830’da 1 milyar kişi
1900’ların başında 2 milyar kişi
1975’de 4 milyar
1986’da 5 milyar
1999’da 6 milyar
2020’de 7,8 milyar
Artık bundan sonra her 12 Yılda 1 milyar ilave ile 2050’de 11 milyar olacakmışız!
Peki ihtiyaçlar?
Gıda, giyim ve barınma başı çekiyor, barınma deyince de Hizmetler ev hizmetleri devreye giriyor. Tabi teknoloji bunun her yerinde…
Franchise sektörü için naçizane öngörülerim de şunlardır;
- Tüketici Güvenilir ürün ve güvenilir hizmetlere teveccüh edecek. Bu da Franchise veren markaların ve Franchisee’lerinin, bayilerinin, şubelerinin önünü açacak, ancak bir şartla; ürününün, hizmetinin arkasında duran, güvenilir olduğunu kanıtlayan markalar yükselecek. Sertifikasyonlar yeni dönemin dikte ettiği hijyen koşullarının ön planda olacağı ve tüketicinin tedirginliğini ortadan kaldıracak kapsamda olacak!
- Yükselen markalarda bir Franchisee, yani bayi, 1’den çok franchise noktası açarak güçlenecek. Yatırımcının daha da güçleneceği bir döneme gireceğiz. Multi Unit Franchisee dediğimiz bu model, çoklu işletme tecrübesinin hızla yükselmesini de destekleyecek.
- Büyük Franchise veren markalar küçük markaları satın alacak ki bu sermayesini yitirmiş ve zayıf marka bilinirliği olan markaların kıymetli satış noktalarının satın alınması ile de gerçekleşebilecektir.
- Çok ortaklı Franchisee modeli öylesine gelişecek ki… Bu Türkiye’de SPK ve Halka açık şirketler mevzuatına uygun, borsada işlem gören şirketlere dönüşecek… İsteyen yatırımcı istediği anda, hisselerini borsada satabilecek… Kişilerin değil çok ortaklı kurumların, şirketlerin, yükseleceği bir döneme gireceğiz.
- Bu modelle hali hazırda var olan başarılı tekil işletmesini bir Franchise markasını dönüştürme trendi artarak gelişecek… çünkü Yatırımcılar artık şahıs olarak değil, çok ortaklı şirket olarak markaların kapısını çalacak. Ya da kendi markalarını oluşturacaklar.
- Türk markalarının yurtdışına açılması ise, markaların, yurtdışında açılan, açılacak Avm’lerle toplu görüşme ve pazarlık sonucu oluşturacakları güç birliğiyle, katlanarak artacak. STK lar bunun önünün açılması için devlete proje götürecekler.
32 yıllık Erem Yayın Grubu ve 20 yıllık Medyafors Fuarcılık olarak, tecrübe ve bilgi birikimimizle, bu öngörülerimizin, gelişmelerin ateşleyicisi, itici gücü ve takipçisi olacağımıza dair inancımız ve motivasyonumuz tamdır.
Özhan Erem
[email protected]